GELENEKSEL TÜRK SANATLARI VE ANADOLU COĞRAFYASI İÇİNDEKİ GELİŞİMİ
Türkiye'nin uzun ve geniş kapsamlı tarihsel süreçte gelişen sanat mirası sadece geçmişteki Türk devletleriyle değil hiçbir toplum ve dönemle sınırlanamayacak kadar çeşitli ve köklü kaynaklardan beslenmiştir.
Türk sanatı, Orta Asya, Mezapotamya, İran, Anadolu gibi fethedilen ve içinden geçilen topraklar üzerinde var olmuş binlerce yıllık medeniyetlerin tecrübelerinden süzülerek taşınıp gelen, bir bakıma tüm insanlık tarihinin birikimini içeren bir sanat olmuştur.
Günlük yaşamın bir parçası olarak insanların birçok gereksinmesini karşılayan ve birçoğu günümüzde 'el sanatı ' olarak nitelenen günlük kullanım eşyaları, tarihsel geçmişte uzun dönemde oluşmuş deneyim ve birikimlerin ürünleridir.
Bu ürünlere yansımış birikim ve deneyler , kültürde sürekliliği sağlar ve tarihsel değerleri bünyelerinde taşırlar.
Bu nedenle geçmiş birikimi günümüze getiren kültürün, maddi ürünlerinden olan el sanatları, toplumların kültür tarihi açısından önemli 'belge' özelliği taşırlar.
Eşyaların tarihsellikleri, onlara, tarihsel süreçte kültürel bir biçim içinde oluşmalarını, aynı zamanda değişik kullanım sürelerini ve toplumsal beğeni görmelerini kapsayan, zaman olarak tanımlanmış bir yer ayırır. Bu da söz konusu eşyaların sosyo-kültürel ortamda ve tarihsel süreçte değişim yaşamalarına neden olur.
Bu açıdan günlük yaşamda kullanılan eşyaların bir bölümü hala zanaat kültürünün geleneksel anlayışı içinde, çoğunluğu ise tamamen endüstriyel ortamda üretilmektedir.
Halkın içinde var olan duyguların , beğenilerin ortaya koyduğu , el sanatları olarak nitelenen gündelik eşyaların üreticisi olan halk, bu ürünleri üretirken kendisine göre doğruyu, güzeli arar ve gerçeği ortaya koyar.
Sözü edilen ürün, doğa ile içiçe bir ortamda üretilir. Üretimlerine, doğa ile ilişkilerindeki duyguları, kişisel katkıları toplumun beğeni süzgecinden geçerek yansır.
Doğal malzemelerle, doğa-insan ilişkileri ortamında üretilen el sanatı ürünlerin bir bölümü, anadan, babadan, haladan, teyzeden yani aile içi ortamda görerek, uygulayarak, bir bölümü de çırak, kalfa, usta ilişkileri ortamında öğrenilerek işliklerde üretilir. Ancak bu eğitimde yazılı, çizili bir kural yoktur. Herşey bellekten belleğe aktarılarak öğrenilip, kuşaktan kuşağa geçirilir.
Böylece, tarihsel gelişimi içinde oluşup biçim almış form ve desenler, tekrar tekrar üretilir.
Ürünler üretim aşamasında çeşitli geleneklerle beslenerek öğrenilir, üretilir.
Geleneksel el sanatlarına form-işlev açısından bakıldığında, işlevin formu belirlediği dikkati çeker. İşlevsel özelliklerin belirlediği forma uygun üretilmeleri, geleneksel bir boyutu ortaya çıkarır. Ürünlere bu boyutu ile bakıldığında, bu ürünlerin üretiminden kullanımına bir dizi gelenek, görenek, örf, töre etkin olur.
Evimizin bir köşesine dekor amaçlı kullandığımız, 'harika bir el sanatı' anlamını yüklediğimiz ürün, onun halk arasında bir anlamı olduğunu, aile içi eğitimle görerek öğrenilip üretildiğini, yıllar içinde kazandığı form ve desen özelliklerinin gözardı edilerek, geleneksel anlamlarından soyutlanarak değerlendirilemez.
Günümüze ulaşan geleneksel Türk sanatlarını iki grupta değerlendirmek olanaklıdır.
Bunlardan ilki, geleneksel kesimde kısmen korunmuş göçebe kültürü uzantısı olan halı, kilim, çorap, oya gibi el sanatı ürünler,
İkincisi ise değişime uğramış, saray ortamında gelişmiş ve sarayın beğenisini kazanmış tezhip, hat, minyatür gibi sanatlardır.
Sanat ve zanaat konusunda detaylı bilgi için bkz.
|