Osmanlı İmparatorluğu'nun başkent İstanbul'da yönetim sarayı ve hanedanlık ikametgâhı olarak kullanılan Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesinden sonra 1478 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı hanedanı, Topkapı Sarayı'nı 19. yüzyılda Boğaziçi saraylarına yerleşene kadar kullanmıştır. Saray, Cumhuriyet'in ilanından sonra 1924'te Atatürk'ün emriyle müze haline getirilmiştir.
Çeşitli dönemlerde, değişik sultanların emirleriyle yapılan ek yapılar ve yenilenmelerle görkemli bir boyut ve işlev çeşitliliği kazanan saray, bu görünümüyle Osmanlı devlet kurumlaşmasının bir yansıması olmuştur. Osmanlı saray protokol ve hiyerarşisinin zamanla kazandığı görkem ve çok ünitelilik Topkapı Sarayı mimarisine de yansımış, hatta devletin yükselişi ve çöküşü de sanatsal anlatımını bu sarayda bulmuştur. Tüm bu büyük geçmişi dekorlayan dramatik olaylar süreci ile saray, dünya müzeleri arasında tarihsel yaşantısı ile günümüze ulaşabilmiş ender örneklerden biridir.
Yaklaşık 400 yıl Osmanlı Devletinin yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı, dünyanın en eski saraylarından biridir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, Haliç, Marmara Denizi ve Boğaziçi'ni gören eşsiz bir konumdadır. Saray 5 km.yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.
Topkapı Sarayı, Avrupa Saraylarından farklı olarak tek bir binadan oluşmamaktadır. Osmanlı sivil mimarisinin en seçkin örnekleri olan çeşitli köşk ve dairelerin oluşturduğu küçük bir kent görünümündedir. 1924 yılından bu yana müze olarak kullanılan sarayda, sergilenen eserlerin pek çoğu dünyada eşi-benzeri olmayan şaheserlerdir.
Sarayın en eski deniz kapısı olan Top Kapısı'nın ardında II. Mahmud tarafından yaptırılan ahşap sarayın bir yangında yok olması ile adı Yeni Saray'a verilmiştir. Saray, ana girişi Ayasofya tarafındaki Bâb-ı Hümayun olan Sur-ı Sultani tarafından kara ve deniz yönünden kuşatılır.
Sarayın planı genel düzenleme bakımından Edirme Sarayı'nı anımsatmaktadır. Yaklaşık 700.000 metrekarelik bir alana yayılan sarayda ilk yapılaşma II. Mehmed döneminde (855-886 / 1451-1481) başlamış, daha sonra tahta geçen sultanlar tarafından ekletilen yapılarla büyük bir yapılar topluluğu haline gelmiştir.
Topkapı Sarayı'nda birçok sarayda görülen aksiyal düzenlemeye gidilmemiştir. Bu yapı grubunun, mimari bir bütün oluşturmaktan çok, öğeleri zaman içinde değişikliğe uğrayan küçük bir kent olarak geliştiği görülmektedir. II. Mehmed döneminde sarayın üç ana avluya dayanan planı oluşturulmuş ve anıtsal kapılar inşa edilmiştir.
Sarayın ana kapısı olan Bâb-ı Hümayun'dan geçilerek ulaşılan ve Alay Meydanı adı verilen birinci avluda Aya İrini Kilisesi, Alay Köşkü ve çinili Köşk yer almaktadır. Burada, çeşitli işlevlere yönelik olarak yapılan birçok yapı inşa edilmiş, ancak bu yapılar günümüze gelememiştir.
Birinci avlu, Bâbüsselam (Orta Kapı) ile Divan Meydanı adı verilen ikinci avluya açılır. Burada bulunan başlıca yapılar, saray mutfakları, Has Ahırlar, Kubbealtı ve Adalet Kasrı'dır. Bâbüssaade (Akağalar Kapısı) ile sarayın Enderun bölümüne geçilir.
Enderun Meydanı denilen üçüncü avluda bulunan önemli birimler arasında padişahın, elçileri kabulü sırasında kullandığı Arz Odası, sonradan Hırka-i Saadet Dairesi olan Has Oda ile Fatih Köşkü ve III Ahmed Kütüphanesi yer almaktadır.
Bağımsız köşklerin yer aldığı dördüncü avluya geçiş ise hafif eğimli bir yolla sağlanmıştır. IV. Murad tarafından yaptırılan Bağdat ve Revan Köşkleri, I. İbrahim'in yaptırdığı Sünnet Odası gibi Osmanlı sivil mimarisinin en seçkin örneklerini oluşturan bağımsız köşkler, sarayın bu bölümünde toplanmıştır.
Topkapı Sarayı'na son eklenen yapı ise, Abdülmecid dönemine (1255-1278 / 1839-1861) tarihlenen Mecidiye Köşkü'dür. Padişah ile ailesinin birlikte yaşadığı Harem bölümü ise bu saray bütünlüğü içinde başlıbaşına bir kent görünümü taşımaktadır.
Harem Dairesi'nde bugün görülen en eski bölümler III. Murad dönemine aittir. Harem'e giriş kapılarından biri olan ve ikinci avluya Kubbealtı'nın yanından açılan Araba Kapısı'nın üzerindeki kitabede 1588 tarihi yer almaktadır.
Topkapı Sarayı'nın zaman içinde geçirdiği değişiklikler ve yapılan eklemeler, bir yandan dönemin bezeme üslubunu yansıtırken, diğer yandan sarayın geçirdiği aşamaları izleme olanağı tanımaktadır. 13. / 19. yüzyılda Dolmabahçe Sarayı'nın yapımına kadar geçen sürede Osmanlı saray ve konut mimarisinin tüm özelliklerini barındıran Topkapı Sarayı, II. Mehmed'den Abdülmecid'e kadar Osmanlı sultanlarının resmi konutu olmuş, 3 Nisan 1924 tarihinde müze haline getirilmiştir.
Bugün müzede sergilenen eserler arasında padişah portreleri ve elbiseleri; sarayda kullanılan Çin ve Japon porselenleri; madeni mutfak eşyaları; Yıldız Porselen ve Cam eserleri ile Avrupa Porselen ve Gümüş'leri; İslam ve Türk silahları sayılabilir.
Yavuz Sultan Selim'in 16. yüzyıl başlarında Medine'den, getirerek Hasoda ve Hazine'ye aldırdığı Hz. Muhammed ve İlk Halife'lerin kutsal eşyaları ile rölikleri Kutsal Emanetler bölümünde teşhir edilmektedir. Bu esereler arasında Hz. Muhammed'in hırkası, kılıçları, Sakal-ı Şerif ve dişi, ayak izi, Sancak-ı Şerif, ilk kılıçları ve Kur'an'ları vardır.
Osmanlı hazinesinin de teşhir edildiği müzede, sergilenen eserler arasında dört taht, Osmanlı hükümdarlık sembolü olan askı ve sorguçlar, Topkapı Hançeri ve Kaşıkçı Elması en ünlüleridir. Osmanlı padişahlarının görkemli Osmanlı arşivlerinden zamanla seçtikleri önemli belgeler ile saray içinde yapılan yazışmaların belgeleri arşivde; Bizans, İslam ve Osmanlı dönemi yazmaları ünlü Saray Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. www.museumwnfg.org
Telefon:0(212) 512 04 80 - 512 04 84
|